Ülkemiz, uyguladığı ekonomik modeller ve döviz kurlarının geldiği yüksek değerler itibariyle ihracat noktasında önemli mesafeler kaydetti. Yaklaşık 250 milyar dolar ihracat yapabilen ve bunu sürekli artırabilen bir ülkeyiz.
Pandemi dönemi – sonrasındaki panik hal ve değişen dünya tedarik zinciri kendi dengesini buldukça, bizden ithalat yapan ülke ve şirketlerin bu dönemde yaptıkları açık kapatma ithalatları yerini kurumsal ve düzenli tedarikçi arayışına bırakacaktır.
Tedarikçi arayışında olan yabancı devlet ve firmaların da arayacağı kavramlar, süreklilik, kalite, tasarım, ar-ge, yeni ürün, değer – fiyat dengesi vb. çeşitli kriterlerdir. Bunların da kavramsal karşılığı, fikri – sınai mülkiyet; tüm bu değerlerin de özeti “marka”dır.
Pandeminin toz dumanı yere indikten sonra, bizim ihracatçılarımız da markalarını korumak için daha fazla harekete geçecektir.
Markalar diğer sınai mülkiyet hakları gibi sadece tescil müracaatının yapıldığı ülkede korunurlar. Bu açıdan Türkiye’de yapılan tescil bize, Ör: ABD ya da Almanya’da otomatik olarak koruma sağlamaz.
Bu yazıda ülkesel tescil değil, yurt dışı tescil sistemleri ele alınacaktır.
Yurt dışında marka başvurusu yapmak özellikle hedef ülke sayısı çoksa, maliyetli bir iştir. Buna ek olarak her ülke için ayrı belgeler toplamak, tüm süreçlere hakim olmak ve takip etmek gerekir.
Bu tür zorlukların önüne geçmek ve mal – hizmetlerin dolaşımını kolaylaştırmak amacıyla ülkeler bir araya gelerek çeşitli sistemler oluşturmuştur. Mümkün olduğunca süreçleri merkezileştirerek girişimciler için kontrolü kolaylaştırmaya ve maliyetleri aşağı çekmeye çalışmışlardır.
Madrid Sistemi:
Dünya fikri mülkiyet örgütü tarafından yönetilen Madrid Protokolü sistemi bir marka başvuru sistemidir. Halen 110 Ülke üyedir. Tek başvuru dosyası ile süreç yönetilir, bürokrasi avantajı sağlar. Özellikle tüm süreçte tek muhatap olması ve sağladığı maliyet avantajı Madrid sistemini öne çıkartmaktadır. Bu sistemle yapılan başvuru, sonrasında ek ülke başvuruları ile geliştirilebilir.
Bir ülkede markanın reddi, diğer ülkedeki süreci etkilemez.
Tescil sonrası devir, yenileme, unvan değişikliği gibi işlemler tek başvuru ile çözülür.
Türkiye’de kısmen ya da tamamen reddedilen marka, sistem de de reddedilir
Tescil süreci yaklaşık 22 – 24 aydır.
Madrid Sistemi yapısı gereği üye sayısı bakımından en fazla genişleyen sistemdir. Sisteme en son 28 Aralık 2021’de Birleşik Arap Emirlikleri dahil olmuştur. Önümüzdeki iki- üç ay içinde Jamaika da sisteme dahil olacaktır.
AB Topluluk markası:
27 AB üyesi ülkeyi kapsar. Maliyeti ülkesel başvuruya göre çok daha uygundur.
Tescil süreci 6 – 9 ayda tamamlanır.
Marka ile ilgili alınan karar tüm ülkelerde geçerlidir. Marka başvurusu Türkiye’de olumsuz sonuçlansa da Topluluk marka süreci etkilenmez.
Üye ülkelerin birinde verilen ret kararı, tüm ülkelerde geçerlidir. İhracat pazarı AB olan firma ve kurumlar için hızlı ve uygun maliyetle tescil almak için en uygun sistemdir.
OAPI:
Fransızca konuşulan 16 Afrika ülkesinde başvuru yapma imkanı sağlar.
Tek başvuru ile süreç yönetilir, maliyet avantajı sağlar.
ARIPO:
İngilizce konuşulan 19 Afrika ülkesinde başvuru yapma imkanı sağlar.
Tek başvuru ile süreç yönetilir, maliyet avantajı sağlar.
Her kurum ya da girişimci kendi şartları ve gelecek planlarına göre farklı sistemlerle hareket edebilir. Markanın ne olduğu, sınıf ve ülke sayısı ve firma- girişimci özelindeki şartlar yurt dışı marka tescil stratejisini belirleyecek unsurlardır.
Ancak en önemli olan girişimcilerimizin; gümrüklerde sorun yaşamamaları, belli bir hacme ulaşan işlerine sıfırdan başlamak zorunda kalmamaları ve başka hukuksal problemler yaşamamaları için markalarını ürün – hizmet sattıkları ülkelerde korumaları gerekmektedir.