Tokyo 2020 yaz olimpiyat oyunlarının bitişi ile spor severlerin bayramı da sona erdi. 100 ve 200 metrede dünya rekortmeni Usain Bolt’un emekliliğinin ardından, atletizmde gözler epeydir yeni bir kahraman aramaktaydı.
Bu olimpiyatta aranan kahraman bir insan değil bir ayakkabı olmuş olabilir.
Tokyo’da düzenlenen yaz olimpiyatlarında pek çok spor dalında yıllardır kırılamayan, hatta bazıları on yıllardır yanına bile yaklaşılamayan derecelere ulaşıldı.
Belki dikkatinizi çekmiştir. Rusya ülke olarak bu olimpiyata katılım sağlayamadı. Bunun nedeni ülke olarak doping vakalarının çok yaygın olması ve ülkenin bu vakalara karşı yeterli mücadeleyi göstermemesiydi. Onun yerine Rusya Olimpiyat Komitesi adı altında bazıları kendi alanlarının en iyisi olan sporcuların katılmasına zemin hazırlandı.
Tokyo’da açıklanan önemli bir doping vakası olmadı ama bazı uzmanlara ve atletlere göre teknolojinin gelişmesi sonucu doping artık insana direkt uygulanan bir şey olmaktan çıktı. Kullanılan malzemeler ve özellikle saha yarışlarında ayakkabılar çok fark yaratmaya başladı. Artık bir tür teknolojik doping söz konusu…
Aslında bu tür malzemelerde ilk gelişme (ya da sorun.. bakış açınıza bağlı) yüzmede başladı. Yüzücüler artık eskisi gibi biz ölümlülerle! aynı standart mayoları değil, su tutmaz sürtünme katsayısı azaltılmış akıllı tekstil ürünleri kullanıyorlar.
İnsanoğlu açısından bazı derecelerde sınıra doğru gelindiği ve artık daha fazla düşürülemeyeceği söylenen özellikle kısa mesafe koşularındaki dereceler, atletleri ve onları yönlendirenleri farklı çözümlere itiyorlar.
Bu çözümlerden biri de ayakkabılar. Tokyo‘da koşu ayakkabıları hiç olmadığı kadar öne çıktı. Özellikle 400 metre engelli yarışında dünya rekoru kıran Norveçli atlet Karsten Warholm rakibi Rai Benjamin’in giydiği ayakkabılarla ilgili olarak, Nike’ın süper sivri uçlarını “saçmalık” olarak eleştirdi – bunların trambolin gibi davrandığını ve atletizm sahasının güvenilirliğini yitirdiğini söyledi. Bir dünya rekoru olan ve tarihin en büyüklerinden biri olarak kabul edilen bir performans olan 45.94sn’de altın madalya kazandıktan sonra konuşan Norveçli, büyük rakibi Rai Benjamin’in “havada koştuğunu” söyledi.
Nike’ın Olimpiyata Damga Vuran Koşu Ayakkabısı
Benjamin’in bir önceki dünya rekorunu da kıran 46.17’de gümüş madalya kazanma performansını överken, Nike kullanan sporcuların süper duyarlı Pebax köpüğünden kalın bir levhada koşmalarının yanlış olduğunu söyledi.
Rai Benjamin’in de Kullandığı Nike’ın Geliştirdiği Ayakkabının Patent Başvurusu
Warholm “Bir koşu ayakkabısının altına neden bir şey koyman gerektiğini anlamıyorum,” dedi. “Orta mesafede yastıklama sayesinde anlayabiliyorum. Yastıklama istiyorsanız, oraya bir yatak koyabilirsiniz. Ama eğer bir trambolin koyarsanız bence bu saçmalık ve bence bu bizim sporumuzdan inanılırlığı alıyor.”
Bu arada sadece ayakkabılar mayolar ya da diğer aksesuarlar değil, atletizm pistleri de bu teknolojik dopingden paylarını alıyor.
Karsten Warholm ve Rai Benjamin Bir Engele Beraber Giriyorlar
Tokyo pistinin tasarımcısı, normal 1,4 cm’lik yüzeyden daha ince bir yüzeyin altına sıkıştırılan sihirli bileşenin, küçük hava cepleri oluşturan kauçuk granüller olduğunu söyledi.
Uzun süredir Dünya Atletizm ortağı Mondo’dan Andrea Vallauri, “Yalnızca şok emilimi sağlamakla kalmıyorlar, aynı zamanda bir trambolin etkisi de sağlıyorlar. Bu kombinasyonu geliştirdik ve bu nedenle pistin performansının arttığını görüyoruz.”
Pist üzerinde yapılan geliştirme belki her sporcu için eşit şartlar sağlıyor ama diğer unsurlar, çeşitli nedenlerle eşitliği bozabilir gibi geliyor bana. Örneğin her markanın sponsor olmak isteyeceği ABD ya da Jamaica atletizm takımı teknolojinin ve patentlerin sağladığı avantajlardan yararlanırken; Gana’nın, Hindistan’ın ya da Slovenya’nın aynı avantajlara erişme imkanının olmaması bana rekabeti yanlış şekilde etkiler gibi geliyor.
Bilmiyorum siz ne dersiniz ama ben kendi adıma Jesse Owens, Emil Zatopek, Sebastian Coe gibi efsanevi atletleri, ayakkabıları – tshirtleri ya da mayoları yerine de gösterdikleri azmi ve iradelerini seyretmeyi tercih ederim.
*Olimpiyatı simgeleyen sözcükler: citius, altius, fortius.Olimpiyat Oyunları’nın simgeleşmiş parolası latince bu üç sözcükten oluşmaktadır. Modern Olimpiyat Oyunları’nın kurucusu Baron Pierre de Coubertin, eski bir arkadaşı olan Rahip Didon’un öğretmenlik yaptığı okulun bayrağına yazdırdığı bu sözcükleri Olimpiyat Oyunları ruhuna uygun bulduğundan aynen almış ve simge yapmıştır. Bu üç latince sözcük, “Daha hızlı, daha yüksek, daha güçlü” anlamına gelen “CITIUS-ALTIUS-FORTIUS”tur.