Geçtiğimiz günlerde basında yer alan bir haber bizim açımızdan çok dikkat çekiciydi. Bir döner üretici – satıcısı firma, bir spor kulübümüzün transferlerini sosyal medyada duyurmak amacıyla oluşturduğu slogan için marka tescil başvurusunda bulunmuş.
Başvuruya gerekli zamanda gerekli müdahale yapılmadığı için de maalesef 2 müessese konuyu ancak dava yoluyla çözme durumuna gelmişler.
Bu canlı örnekten hareket ederek meselenin birkaç boyutunu konuşalım. Sırayla duruma bakalım.
Önce değeri oluşturan hak sahibi tarafından bakalım. Bir kişi ya da kurum, oluşturduğu her türlü sınai hak değerini mutlaka tescille korumalı bize göre. Hatta bir adım ileri gidelim ve asıl doğruyu yazalım.
Pazarlama açısından herhangi bir değeri ortaya koymadan, kamuoyu ya da hedef kitle ile paylaşmadan önce uzman bir vekil tarafından görüş alınmalı. Bu görüşün içeriği “Biz bir marka – tasarım – slogan- patent ya da renk, koku vb. sınai hak içeren bir değeri ortaya çıkartacağız. Bizim tarafımızdan tescille korunması konusunda problemli bir durum var mıdır? Ve varsa da nasıl aşabiliriz?” sorularının net cevaplarını ortaya koymalıdır.
Eğer uzman vekilden alınan rapor olumlu ise, bu sınai mülkiyet hakkı açısından hiçbir üretime girmeden önce mutlaka tescil konusunda gerekli adımlar atılmalı, hatta mümkünse (maalesef ülkemizde mümkünse diyoruz…Aslında şart!) tescil konusundaki tüm süreçler tamamlanmadan da hiçbir çalışma yapılmamalıdır.
Mesela şöyle bir durum hayal edin daha net oturacak kafanızda. Bir işletmesiniz ve yeni bir markayı piyasaya çıkartacaksınız. Bütün çalışmaları tamamladınız. Sloganlar, logo, web sitesi, paketler, ambalajlar, medya satın almaları, saha tanıtım organizasyonları, tabelalar, P.O.P malzemeleriniz vb. tüm hazırlıklarınız tamam. Yarın markanın lansman toplantısını yapacağınız oteli bile ayarladınız.
Bir gün önce adamın biri size gelip, “ya iyi de marka diye belirlediğiniz bu ibare 2010 yılından beri sizinle aynı alanda çalışan ufak bir işletmenin kayıtlı markası bu nedenle de bu ibareyi marka olarak kullanamazsınız” dese ne hissedersiniz?
Yıkım olur değil mi? İşte bunu kadar emeği, masrafı ve çabayı heba etmemek aslında çok da zor olmayan bir iş. Bütün bu çalışmanın en başında bir marka vekilinden yardım alacaksınız bu kadar basit. Ve emin olun, diğer alternatifte çöpe atacağınız maddi kaynağın yanında bir vekilin hizmeti için talep edeceği rakam komik kalacak.
Hak sahibi açısından 2. senaryo da şöyle:
Sınai haklar üçüncü kişilere itiraz ve görüş sunmaları için belli bir süre açık tutulan bir proses. İşte bu noktada yine uzman bir marka vekilinden basit bir bütçe karşılığı izleme hizmeti alınıp, size ait değerin benzeri ya da bir şekilde bire biri yapılan başvuru varsa, ilgili süre içinde hiç mahkemeye bile uğramadan konuyu çözmek mümkün. İşte o iyi ya da kötü niyetli taklit başvuru sahibine karşı doğru argümanlarla desteklenmiş bir itiraz gerçekleştirilerek, başvuru daha tescil sürecinde yani; Türk Patent ve Marka kurumunun uzmanları tarafından değerlendirme yapılabilecekken konuyu çözmek. Geç kalınır ve taklit ibare tescille korunur hale gelirse, çözüm ancak mahkemede gerçekleşir ve uzman vekile vermediğiniz bütçenin belki 10-15 katını uzman bir avukata harcamanız gerekir. Üstelik mahkemenin ne yönde karar vereceği de hiçbir zaman net değildir. Sunulacak delillere ve sayın hakimin değerlendirmesine kalır konu.
Gelelim iyi ya da kötü niyetle; bilmeden ya da rant devşirmek için kasıtlı olarak başkalarına ait haklar konusunda kendi adına tescil süreci işletenlere.
Doğrudur, hak sahibi hakkını korusun. Ama siz de lütfen kendi mal ve hizmetinizi tanıtmak için kendiniz bir yol bulun. Kendi değerlerinizi kendiniz üretin. Belki ilk anda büyük işletmenin değerini üzerime tescille aldım diye sevinebilirsiniz ama hele de ilgili ibareyi kullanmıyorsanız sıkıntı olabilir ve harcadığınız para boşa gidebilir.
Bakınız 10 Ocak 2017 Tarihinde yürürlüğü giren Sınai Mülkiyet Kanunu net biçimde markalar için geriye dönük 5 yıllık kullanım ispatı talebini mümkün kıldı. Yani eskisi gibi, ünlü markaların zafiyetlerinden faydalanıp alırım markayı (ya da sloganı) biraz beklerim. Sonra da onlar mecbur kalır yüksek bir paraya satarım meselesi epeyce zorlaştı.
Ez cümle, küçük ya da büyük işletme fark etmez. Yılların birikimleri yerle bir olsun istemiyorsanız, Come To Tescil!