Güzel Olduğunuz Kadar Mucitsiniz de !

Avusturya’da 1913’te dünyaya gelen Lamarr, oyunculuğa çocuk yaştayken başlar. Küçük yaşta sinema yıldızı olan Hedy’nin 1933’te evlendiği Adolf Hitler’in dostlarından silah tüccarı Friedrich Mandl, orduya silah ve uçak satıyordu. Birlikte katıldıkları yemeklerde genellikle silah teknolojisi konuşulurdu. Matematik zekası olan Hedy, savunma teknolojileri konusunu sevdi. Eşi de, Hedy gibi Yahudi kökenliydi ama Nazi iş adamlarıyla çalışırdı. Evlerindeki partilere Hitler ve Mussolini de katılırdı.

Baskıcı bir eş olan Mandl, Lamarr’ın filmlerde oynamasını yasaklayarak onu kendi işinde çalıştırmaya başladı. Bilime özel bir ilgisi olan güzel oyuncu, bu dönemde birlikte vakit geçirdiği mühendisler ve teknisyenler sayesinde silah teknolojisinin inceliklerini öğrendi. Almanlar’ın uzaktan kumandalı torpido yapmak istediğini o sıralarda eşinden öğrendi ve konuya çok ilgi duydu.

İlk önce Londra’ya gitti. Bir süre sonra eşinden boşanıp küçüklükten beri hayalini kurduğu Hollywood’a taşındı. Burada tanıştığı yapımcı Louis Burt Mayer, ona yıldızlığa uzanan yolun kapılarını açtı.

1940’tan 1958’e kadar Clark Gable, James Stewart ve Spencer Tracy gibi oyuncularla 20’nin üzerinde filmde rol alan Lamarr, artık dönemin sinema eleştirmenleri tarafından ‘Dünyanın en güzel kadını’ olarak nitelendirilmekteydi. Ancak Lamarr, setlerden arda kalan zamanlarda, filmlerinde canlandırdığı vamp kadın karakterlerine taban tabana zıt bir projeyle uğraşmaktaydı.

Evinin yakınında oturan müzisyen George Antheil’e 1940’ta uzaktan kumandalı torpido hakkındaki düşüncelerini anlattı. Müzisyen komşusu Antheil ile ortaklaşa yürüttüğü projenin hedefi, nefret ettiği Naziler tarafından hedefi değiştirilemeyecek torpidolar üretmekti. Çünkü o dönemde tek bir radyo frekansı aracılığıyla kontrol edilen torpidolar, frekansı tespit eden düşman donanması tarafından etkisiz hale getirilebilmekteydi. Lamarr’ın amacı; uzaktan kontrollü torpidoların, düşmanın sinyal karıştırıcıları (jammer) nedeniyle kontrolünün kaybedilmesini önlemekti. Torpidoyu yönlendiren radyo frekansı düşman tarafından tespit edilirse, sistem elektronik olarak kilitlenir ve kontrol kaybedilirdi. Hedy, bunun çözümünü bulmuştu ama teknik desteğe ihtiyacı vardı.

Uzaktan kumandanın telsiz frekansı sürekli olarak değiştirilirse düşmanın müdahale imkanı kalmazdı. Ancak, telsiz ve torpido aynı anda frekans değiştirmeliydi. Bu konuda komşusu Antheil yardımcı oldu. Çözüm, delikli kağıt rulolara kaydedilen notalara göre müzik çalan piyanolardı. Otomatik piyanoların çalışma prensibinden etkilenen ikili, ‘frekans atlamalı yayılı spektrum’ teknolojisini geliştirdi. Telsiz vericisine ve torpidoya yerleştirilen ve delikleri aynı olan rulolar, frekansı aynı anda değiştirecekti.

Buluşun patentini 1942’de aldılar ancak ABD donanması ilgilenmedi. Benzeri bir sistem, başkalarınca 1957’de transistör kullanılarak yapıldı. ABD, bu teknolojik avantajı 1962 Küba Füze Krizi patlak verene kadar kullanmadı. O tarihe gelindiğindeyse patentin süresi dolmuş olduğundan ikiliye para ödenmedi. Ancak bilim insanları, 1962’den sonra Lamarr ve Antheil’ın buluşunu farklı amaçları için uyarlamaya koyuldular. Her buluş bir öncekinin üzerine eklendi.

Sonuçta Lamarr ve Antheil’ın oluşturdukları temelden faydalanılarak, günümüzde milyarlarca insanın kullandığı GSM, Wi- Fi ve GPS teknolojileri icat edildi. Elektroniğin Öncüleri Vakfı 1997’de Hedy’nin patentini fark etti ve ona Elektronik Öncüsü Ödülü verdi. İletişimin kaderini değiştiren buluşundan tek kuruş kazanamayan Lamarr, 2000’de Florida’daki mütevazı evinde yaşama veda etti.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Facebook

LinkedId